Wagner ve "Nibelunglar'ın Yüzüğü" Üzerine Notlar





Müzikte yaratımın sınırlarının yeniden keşfedilmeye başlandığı 19. yüzyıl, sanatçılara bu sınırları aşmak için gereken zemini sağlamış ve yaklaşmakta olan çağın benzersiz olacağını haber vermiştir. Öyle ki, bu dönemde ve özellikle yüzyılın ikinci yarısında yaratılan yapıtlarda bambaşka bir müzik anlayışı, son derece geniş bir felsefî boyut ve duygu dünyası ile karşılaşırız. Avrupa'nın doğasının, farklı uluslarının ve edebiyatının inceliklerini bu dönemin müziğinde daha yakından tanımak, yüzyılın sosyal ve siyasal yapısına dair çok önemli ipuçlarını yakalamak, bu dönem bestecilerinin yapıtlarını mercek altına almamız ile mümkündür. Edebiyatın tüm inceliklerinin müziğe  taşınması ve operada ifadeciliğin, gerçek ile birleşerek yaşamı sahneye taşıması yine bu dönemde zirveye ulaşmıştır. Onlarcası içinden adlarını burada sayabileceğimiz yalnızca birkaç tanesi olan besteciler, Brahms, Bruckner, Sibelius, Grieg, Smetana, Verdi, Elgar ve Çaykovski, her biri birbirinden farklı anlam dünyaları sunan yapıtlar yazmışlar, müziğin ufkunu açmışlardır.

Bu dönem bestecileri arasında akla ilk gelenlerden biri neden Richard Wagner'dir? Wagner'i dönemi içinde farklı kılan nedir? Wagner yapıtlarının anlamları nasıl çözülebilir? Wagner'in müziğe ve sanat tasarımına kattığı yenilikler nelerdir?

Dünyanın tüm büyük müzik merkezleri, sanat başkentlerindeki büyük konser salonları, opera evleri, yayıncılar ve müzik akademileri, kısaca klasik müziğin nabzını tutan her kurum, 2013 yılı boyunca bu soruları farklı açılardan ele almaya çalıştılar. Doğumunun 200. yılında beklendiği gibi Wagner, gündemden hiç düşmedi.

Richard Wagner de 19. yüzyılda yaşamıştır, ancak bestecinin sıradışı sanat anlayışı, tasarıları ve kompozisyon bilinci ile bu dönemden ilerisini görebildiği çok açıktır. Onun ideali, sanatı bir bütün olarak görmektir. Wagner'e göre sanatın felsefî boyutu, estetik kriterleri ve sunumundaki teknik kapasitesi üst düzeyde olmalıdır. Opera, Wagner'in idealize ettiği bu sanat anlayışının sunulması için çok uygun bir alandır. Wagner yalnızca bir besteci değil, aynı zamanda orkestra şefi, yazar ve tiyatro yönetmenidir. Ardında dev tasarılar, ideolojisini kaleme aldığı kitaplar ve elbette müziğini miras bırakmıştır. Ancak onun en bilinen yapıtları her zaman, operaları olmuştur.

Bestecinin, Almanya'da opera sanatını Romantik Dönem'in zirvesine taşıdığı operaları arasında Das Liebesverbot (Aşk Yasağı) (1836), Rienzi (1842), Der fliegende Holländer (Uçan Hollandalı) (1843), Tannhäuser (1845), Lohengrin (1850) ve elbette Tristan ve Isolde (1857-1864) yalnızca bazılarıdır. Wagner, opera sanatına, kendi deyimi ile Gesamtkunstwerk yani tüm sanatların birleşimi olarak bakmış, bu ideal ile yukarıda adı geçen yapıtlarının yanı sıra müzik tarihinin en önemli kilometre taşlarından biri olan Der Ring des Nibelungen (Nibelung'un Yüzüğü) adlı opera dizisini yazmıştır.

Wagner, Nibelung'un Yüzüğü operaları Das Rheingold (Ren Altını,1854), Die Walküre (Valkürler, 1856), Siegfried (1871) ve Götterdämmerung'u (Tanrıların Çöküşü, 1848-1874) yazarken, kendi sınır tanımayan hayal gücünün yanı sıra İskandinav Mitolojisi'nden, Edda ve Völsung Destanları'ndan ve Germen Mitolojisi'nin eski dilde yazılmış en önemli yapıtlarından biri olan Nibelung Destanı'ndan faydalanmıştır. Nibelung'un Yüzüğü Opera dizisi, 28 yılda tamamlanmış bir başyapıtlar bütünüdür ve ilk kez eksiksiz olarak Bayreuth'taki Festspielhaus (Festival Tiyatrosu)'da sahnelenmiştir. Bu yapıtlar, hâlen burada düzenlenmekte olan Wagner Festivali'nin merkezindedir ve yoğun bir ilgi ile izlenmektedir.
Çıkış noktası İtalya olan ve opera sanatında dünyaya İtalya üzerinden yayılmış olan "arya" geleneği, Wagner'de yoktur. Wagner operalarında solistlerin söylediği kesitlere, aslında yapıtın bütününden bağımsız düşünülemeyeceklerinden "kısım" demek daha uygun düşer. Dört opera da konu ve kurgu olarak birbiri ile olağanüstü bağlantı hâlinde olduğundan burada, Nibelung'un Yüzüğü Opera Dizisi'nin tüm bölümlerinin önde gelen karakterleri hakkında kısa da olsa bilgi vermeyi gerekli görüyoruz. Wagner, operalardaki tüm karakterler ve sembolize edilen her olgu için ayrı birer müzikal motif yazmıştır. Almanca'da Leitmotiv olarak adlandırılan bu motifleri çözümleyerek, Wagner'in düşünce dünyasına girmek ve dört operanın da müzikal şablonunu çıkartmak mümkündür. Aşağıda, Nibelung'un Yüzüğü operalarındaki başlıca karakterler ve kimlikleri, alfabetik sıra ile yazılıdır.

Alberich: Kamburu olan bir cüce, bir Nibelung.
Brünnhilde: Bir Valkür, Wotan ve Erda'nın kızı, Siegfried'in eşi.
Donner: Güçleri özellikle doğa üzerinde etkili olan bir tanrı.
Ejderha: Fafner karakteri, Nibelunglar'ın hazinesini korumak üzere bir ejderhaya dönüşür.
Erda: Toprak tanrıçası.
Fafner: Bir dev.
Fasolt: Bir dev.
Freia: Aşk ve sonsuz gençlik tanrıçası.
Fricka: Bir tanrıça, evlilik bağının koruyucusu ve Wotan'ın eşi.
Froh: Bir tanrı, Donner ve Freia'nın erkek kardeşi.
Gunther: Gibichunglar'ın başı ve Gutrune'un erkek kardeşi.
Gutrune: Gunther'in kız kardeşi.
Hagen: Alberich'in oğlu, Gunther ve Gutrune'un üvey kardeşi.
Hunding: Sieglinde'nin devlerin soyundan gelen kocası.
Loge: Doğayı etkileyen güçler taşıyan bir yarı tanrı, Wotan'ın akıl hocası, ateş olarak de sembolize edilmiştir.
Mime: Bir cüce, bir Nibelung, Alberich'in erkek kardeşi, Siegfried'in mânevî babası.
Nornlar: Kaderin sembolleri, Erda'nın kızları.
Ren Bâkireleri: Doğanın parçası olan canlılar, Woglinde, Wellgunde ve Flosshilde adlarını taşırlar.
Siegfried: Wotan'ın çocukları Siegmund ve Sieglinde'nin oğlu. Völsunglar'ın soyundan gelen korkusuz bir kahraman. Brünnhilde ve Gutrune'un kocası.
Sieglinde: Siegmund'un ikiz kızkardeşi ve sevgilisi, Wotan'ın kızı, bir Völsung ve Siegfried'in annesi.
Siegmund: Sieglinde'nin ikiz erkek kardeşi ve sevgilisi, Wotan'ın oğlu, bir Völsung, Siegfried'in babası.
Valkürler: Wotan ve Erda'nın çocukları. Brünnhilde, Gerhilde, Ortlinde, Waltarude, Schwertleite, Helmwige, Siegrune, Grimgerde ve Rossweisse adlarını taşırlar.
Wanderer: Wotan'ın serinin Siegfried Operası'nda büründüğü karakter, gezgin ve izleyici.
Wotan: Tanrıların hükümdârı, Brünnhilde, Siegmund ve Sieglinde'nin babası. Siegfried'in büyükbabası.

Bu karakterlerin yanı sıra operada sembolize edilen onlarca doğal ve doğa üstü olgu arasından şunları da belirtmemiz aydınlatıcı olacaktır:

Yüzük: Sonsuz gücün simgesi. Alberich, Ren Altını'nı çalar ve ondan bir yüzük yapar. Wotan da yüzüğü Alberich'ten çalar. Alberich, yüzüğün kendinden sonra gelecek tüm sahiplerini lanetlemiştir. Nibelung'un Yüzüğü Operaları'nda yüzük, sırası ile Ren Bâkireleri'nin, Alberich'in, Wotan'ın, Fafner'in, Siegfried'in, Brünnhilde'nin, yeniden Siegfried'in eline geçtikten sonra Ren Bâkireleri'ne geri döner.

Nothung: Wotan tarafından oğlu Siegmund için dövülen bir kılıç. Bir diş budak ağacının güçlü gövdesine saplanır. Völsung soyunun kahraman karakterinin sembolüdür. Wotan'ın kılıcı parçalara parçalamasının ardından Mime onu yeniden oluşturmaya çalışır. Ancak yeni bir Nothung oluşturmayı yalnızca Siegfried başaracaktır.

Çekiç: Donner'e ait özel bir güç. Doğanın güçlerini hareketlendirir.  

Valhalla: Wotan'ın ve soyunun yaşaması için devler tarafından bulutların üzerine inşa edilmiş bir şato. Tanrıların evi ve güçlerinin simgesidir.


Das Rheingold, Türkçesi ile Ren Altını. Serinin tüm operaları gibi Almanca librettosunu bizzat Richard Wagner yazmıştır. Operanın konusu mitolojik bir zaman diliminde, Ren Nehri ve civarında geçer. Ren Altını'nın ilk temsili, 22 Eylül 1869 tarihinde Münih'te yapılmıştır. Wagner, Ren Altını'nı Nibelung'un Yüzüğü opera serisinden ilk üçünün giriş bölümü olarak düşünmüştür. Onun isteğine göre Ren Altını, diğer üç operanın sahnelenmeye başlanmasından önceki gece sahnelenmelidir. Opera dört sahneden oluşur. Ren Altını aslında doğanın en değerli hazinesi, bir başka deyişle doğanın ta kendisidir. Ren Nehri'nin derinliklerindeki bâkireler tarafından korunur. Bu altından yapılan Yüzük ise, gücün, hırsın ve beraberinde gelen tüm zaafların sembolüdür.


Die Walküre, Türkçesi ile Valkürler, serinin ikinci operasıdır. İlk kez 26 Haziran 1870 tarihinde Münih'te sahnelenmiştir. Üç perdeden oluşur. Wagner'in isteğine göre "İlk gün" sahnelenecek operadır. Yapıt, Wotan ve Erda'nın çocukları olan Valkürler üzerine kurgulanmıştır ve efsane devam eder. Nothung'un öyküsü bu operada ön plandadır.  


Siegfried, serinin üçüncü operasıdır. Wagner'in isteğine göre "İkinci gün"ün operasıdır. Yapıt, Siegmund ve Sieglinde'nin oğlu Siegfried'in adını taşır. Tanrıların hükümdârı Wotan, bu operada Wanderer olarak karşımıza çıkar. Onun bir gezgine dönüşmesi, operanın insanlığın geleceğine dair verdiği mesajlar bakımından çok önemli bir yere sahiptir. Buradan anlaşılır ki Götterdämmerung, yani Tanrıların Çöküşü kaçınılmazdır. Ancak yüzük, yani güç kimin elinde kalacaktır? Siegfried operası üç perdeden oluşur ve ilk kez 16 Ağustos 1876 tarihinde Bayreuth Festspielhaus'da sahnelenmiştir.

Götterdämmerung, yani Tanrıların Çöküşü, Nibelung'un Yüzüğü serisinin son operasıdır. Bir prolog ve üç perdeden oluşur ve "Üçüncü gün" sahnelenmelidir.
Yapıt ilk kez, Siegfried Operası'nın ilk sahneleşinin ertesi günü, 17 Ağustos 1876 tarihinde Bayreuth Festspielhaus'da sahnelenmiştir. Bu son operada Siegfried'in ölümü ile olaylar çözülür. Siegfried'in ve Brünnhilde'nin de bunu istemesi ile Yüzük, başka bir deyişle güç ya da herşeyin sırrı doğaya, ait olduğu yere geri döner. Bu gücü elinde tutmak isteyen Valhalla çöker, Nibelunglar ise tutsaklıktan kurtulamazlar.


Gündoğumu ve Siegfried’in Ren Yolculuğu

Götterdämmerung operasının Prolog’u, Siegfried ile Brünnhilde’nin doğan güneşi karşılaması ve birbirlerine olan aşkını tutkuyla ilan etmeleri ile son bulur. Bu sahne, Siegfried operasının en son sahnesindeki haliyle, Brünnhilde’nin Wotan tarafından cezalandırılması yüzünden bulunduğu kayalık bölgede geçer. Brünnhilde, Siegfried’e atılacağı yeni maceralar sırasında sevgisini canlı tutmasını söyler. Siegfried, bağlılığının bir simgesi olarak, Ejderha Fafner'i öldürür ve ondan aldığı yüzüğü Brünnhilde’ye verir. Ardından Siegfried, Brünnhilde’nin kalkanı ve atı Grane ile yola çıkar. Orkestra yolculuğa çıkışı coşkuyla betimler ve Siegfried uzaklaştıkça müzik sakinleşir. Siegfried’in av borusu -orkestrada korno- duyulur ve bütün orkestra yeni maceraların tansiyonu yüksek ve heyecanlı bir tasvirini yapar. Bu arada Ren Altını ve Valkürler operalarının çeşitli motifleri üst üste duyulur.

Siegfried’in Ölümü ve Cenaze Marşı

Hagen ve üvey kardeşleri olan Gutrune ile Gunther, Siegfried’e büyülü bir içki içirmiş ve gerçekte sevdiği kadın olan Brünnhilde’yi tamamen unutmasını sağlamış, hem onu Gutrune’a aniden aşık etmiş, hem de Siegfried’i kendi taraflarına çekmeyi başarmışlardır. O anda ormanda bulunan Hagen, Gunther ve avcılara Siegfried de katılır. Onlara gençliğinde deneyimlediği maceraları anlatır. Hagen, Siegfried’e bir kez daha özel bir içki içirir ancak bu sefer Siegfried, Brünnhilde’yi anımsayacak şekilde eski hafızasını kazanır. Wotan’ın kargaları gökten geçerken dikkati onlara yönelen Siegfried’in sırtına tam da bu anda Hagen, mızrağını saplar. Duruma şaşıran avcılara Hagen, yalan yere tanıklık yapmanın cezasını verdiğini söyler. Wotan’ın düşündüğü son -çöküş- yaklaşmaktadır. Siegfried, anılarını son nefesinde dile getirir ve ölür. Operanın belki de en ünlü bölümü olan Cenaze Marşı sırasında, Siegfried’in cesedi orman yoluna doğru götürülür. Müziğin tüm törensel ve görkemli havası ile Siegfried ve Völsung motifleri bütün orkestra tarafından seslendirilir.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kaz Ana'dan Masallar

Dvořák’ın Yeni Kıta'dan Dünya'ya Umutla Dolu Mesajı 9. Senfoni